Uygarlık tarihinin Neolitik Devrim
ve Sanayi Devrimi sonrasının en büyük üçüncü devrimi olarak
tanımlayabileceğimiz İnternet Devrimi, hayatın bütün katmanlarına etki edip,
topyekün yerel ve evrensel ilişkilerin yeniden düzenlenmesine de sebep oldu.
Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve sanatsal bütün alanların yeniden tanımlanması
ve dizayn edilmesini de kapsayan bu devrim süreci, bütün büyük devrimlerde
olduğu gibi insanlığa yeni olanaklar, yeni ufuklar açarken, bir taraftan da bu
sürece uyamayacak gelenekselleşmiş olan birçok alışkanlık ve değeri de alt üst
etti. Hala ve hızla değişerek devam eden bu süreçte yaşanan her şey insana ve
onun dahil olduğu doğaya ve hatta evrene içkin olarak yaşandı, yaşanıyor.
Elbette bütün bu süreçlerde en çok etkilenen yapı, “toplum ve toplumsal yapı” oldu.
Zira toplumsal etkilenmenin en belirgin değişimleri, toplumsal bedenin
hücreleri olarak tanımlayabileceğimiz tek tek bireyler üzerinde yaşandı. Bu
süreç, tanımları değiştirirken yeni tip bir bireyi de yarattı.
Bahsi geçen bu yeni bireyin bütün
evrenlerini, bu devrim sürecinde nasıl bir değişimden geçtiğini, coğrafyalarla
tanımlanan sınırların yaratılan pasif görünümlü birey tarafından nasıl anlamsızlaştırıldığını
ve daha çoklarını derinliğine işleyen çalışmalar da yapıldı, yapılıyor ve
yapılacak da. Bu yazımızda bu çalışmalardan birinden; “sanal toplumda birey
olmak” meselesini ya da sanal çağın yarattığı bireyi anlatan bir eserden
bahsetmek istiyorum.
Sanal dünyanın yarattığı yeni tip
bireyin, kendini yaratan koşulların ve yeni dünya algısının nasıl olduğunu,
sınırsız ve engellenemez iletişim biçiminin hangi dinamiklerle var olduğunu ve
bu unsurların nasıl bir insan tipini yarattığını akademik bir araştırma olarak
anlatan kusursuz bir eserden bahsetmek istiyorum. Ama önce eserin sahibinden
kısaca bahsetmem gerektiğini düşünüyorum. Yazarın adı: Ben Agger. Sosyolog.
Akademisyen.
Ben Agger, Texas Üniversitesi'nde Sosyoloji
ve İnsani Bilimler Profesörü ve Kuramlar
Merkezi Direktörü’dür. Önemli
çalışmaları arasında Batı Marksizmine Eleştirel Bir Giriş (1979), Ismarlama
Çelişkiler ve Çatışmalar Aracılığıyla Oluşan Sosyal Sorunlar (1982), Bir
Disiplin Okuması Olarak Sosyo(onto)loji: (1989), Hızlı Kapitalizm: Eleştirel Teori’nin Önemi (1989),
Kamu Yaşamının Eleştirel Teorisi: Düşüşün Çağında Bilgi, Söylem ve Politika
(1991), Söylem Hakimiyeti: Frankfurt Okulu’ndan İtibaren Postmodernizm
(1992), Eleştirel Kuram Olarak
Kültürel Çalışmalar (1992), Toplumsal
Cinsiyet, Kültür ve İktidar: Postmodern Eleştiri
Kuramına Feminist Bir Giriş (1993), Eleştirel
Sosyal Kuramlara Giriş (1998),
Toplum Sosyolojisi: Sosyal Bilimlerden
Edebiyat Akımlarına (2000), Çağdaş Bir Sosyoloji olarak Sanal Benlik
(2004) gibi yayımlanmış kitap çalışmaları ve sayısız makale, seminer ve çeşitli
kongre ve konferanslarda yapmış olduğu sunum bulunmaktadır. Agger, modern
zamanların en etkili sosyologlarından biri olmasını, kültürlerarası iletişim,
aile, sosyal değerler sistemi, kültürel ve ekonomik çeşitliliğin analizi,
sanatsal ve edebi etkileşimin çeşitliliği ve Maksist eleştirel kuramın yeni ve
modern bir yorumunu yapmasından alır. Agger’in sosyolojisi klasik sosyoloji
kuramlarının ötesinde bir çabayla yeni tip insanı ve sanal ilişkileri tahlil
ederek ilerler. Bunu yaparken de hiç kuşkusuz “Sanal Benlik”in ilk temsilcileri
olarak nitelendirdiği yeni kuşağı; yani kendi öğrencilerini kendisinin en büyük
yol göstericileri olarak görür.
Eseri Türkçe’ye Volkan Hacıoğlu
aktarmış. Hacıoğlu da Agger gibi bir akademisyen. 26 Eylül 1977’de İstanbul’da
doğmuş. İ.Ü. İktisat Fakültesi, İngilizce İktisat Bölümü’nü bitirmiş. Aynı
bölümde Yüksek Lisans yapmış ve 2006’da New York Eyalet Üniversitesi, Sanatlar
ve Bilimler Koleji, Ekonomi Bölümü’nde burslu olarak doktora programına
başlamış. 2010'da doktor unvanını almış. Hacıoğlu halen İ.Ü. İktisat Fakültesi,
İngilizce İktisat Bölümü, İktisat Politikası Anabilim Dalı'nda Öğretim Üyesi
olarak çalışmalarını sürdürmekte.
Gelelim Agger’in derinlikli çalışması Sanal Benlik’e. Ben Agger, çağdaş sosyoloji ve toplum üzerine yaptığı bu çalışmayı, daha önceden yazdığı diğer herhangi bir kitabımdan ziyade, verdiği derslerden oluşturduğunu vurguluyor. Bu kitaptaki fikirlerini, internetin toplum ve kültür üzerine olan etkilerini derinliğine araştırırken ders olarak anlattığı sunumlardan oluşturduğunu yazıyor. Yazara göre ders verdiği öğrencilerinin kendisinden daha fazla uzmanlaştığı konulardır bunlar! Zira onlar, “Sanal Benlik”lerin ilk kuşağıdırlar.
Gelelim Agger’in derinlikli çalışması Sanal Benlik’e. Ben Agger, çağdaş sosyoloji ve toplum üzerine yaptığı bu çalışmayı, daha önceden yazdığı diğer herhangi bir kitabımdan ziyade, verdiği derslerden oluşturduğunu vurguluyor. Bu kitaptaki fikirlerini, internetin toplum ve kültür üzerine olan etkilerini derinliğine araştırırken ders olarak anlattığı sunumlardan oluşturduğunu yazıyor. Yazara göre ders verdiği öğrencilerinin kendisinden daha fazla uzmanlaştığı konulardır bunlar! Zira onlar, “Sanal Benlik”lerin ilk kuşağıdırlar.
Ben Agger, Sosyoloji ve beşeri
bilimler derslerinde kullanılması tasarlanan Sanal Benlik’i, benlik, teori ve kültür konularına ilişkin bir
kavram olarak tanımlıyor. Ona göre “Sanallık, benlik ile toplum ve disiplinler
arasındaki engelleri kaldırmaktadır. Bunun bir üst tarafı ve bir alt tarafı
bulunur. Yapısalcı ve entelektüel farklılaşma, kimliği ve kalıcılığı ortaya
çıkarmaktadır.” Bununla birlikte “ne yazık ki, postmodernistler arasında kötü
bir kelime olan ve Hegelcilerin totalite (bütünlük) olarak kullandıkları, disiplinler arası
bilgiye olan gereksinim giderek daha çok artmaktadır.” Bu nedenle güncel
kalabilmek için, sosyolojinin kapılarını dışarından gelen entelektüel etkilere
açması gerekmektedir.”
Sosyolojiyi oluşturan konular
hakkında, meslektaşlarıyla giderek daha fazla anlaşmazlığa düştüğünün altını
çizen Agger, “Onlar sosyolojiyi bir araştırma yöntemi, bir bulgular bütünü,
öneriler varsayımı olarak görüyorlar. Ben sosyolojiyi insan yaşamlarının, anlatıldığında
özgürleştiren öyküsü olarak görüyorum. Ama bu sadece yaşamöyküsü ya da
özyaşamöyküsü değildir; benlik ile sosyal yapıyı yaratıcı bir biçimde
ilişkilendiren kavramsal bir çalışmadır. İnsan yaşamını gökten düşercesine
değil de; çalışan, etkileşimde bulunan ve söylem üreten insanlar tarafından
sürekli olarak yapılandırılan daha büyük sosyal güçlerden oluşan koşullar
içinde anlamaktır. Bugün söylemin önemli bir bileşeni İnternet kullanımıdır,”
diyor.
http://www.gercekgundem.com/?c=68383
http://www.gercekgundem.com/?c=68383
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder