Bir gün
bitince bu kusursuz acı, kusursuz bir mutluluğu tadacağız. Ağzımızda bir halkın
düşleri, bir zulüm toprağının koynunda güller büyüteceğiz. Dağlarımız orman,
bağlarımız meyve taşıracak göğsünden...
Bir gün
bitince bu kusursuz acı, her yanımız Ege Denizi, her yanımız Uludağ olacak. Ne
Keban'da elektrik olacak suyumuz ve açılacak Keşan'da dürmesi, ne dalda zerdali
olacak yurdumuz, bozkırında vurulacak oğlumuz.
Bir gün
bitince bu kusursuz acı, bize bizim sözcüklerimizle yalan söyleyen dostlarımız
olmayacak! Derin açacak gökyüzü, şairlerimiz kendi dilinde söyleyecek
türkülerini. Ne şiirine küsecek bu halk, ne şiirden dökülen türküsüne...
Bir gün
bitince bu kusursuz acı, hiç durmadan Rojava'da, Halep'de, Amed'de, Hewler'de
kanamayacak rüyalarımız. Bir mendil gibi işlenmiş bir türkü, bir dil gibi
süslenmiş bir tarih olacak ve anlayacak bizi de dostlarımız. Dostlarımız ki,
aynı masada Türk olduğumuz kadar dost, Kürt olduğumuzda incinen birer düşman
olduğumuz...
Dostlarımız
ki, Filistin'de ölen mirasımızın yegane sahipleri, Rojava diyince tüyleri diken
diken riyakarlarımız...
Ey
memleketlim, ey düşünden beni çıkarmış zulümkar! Bil ki benim acım senin
açtığın yaradandır! Bil ki benim yalnızlığım senin yalanındandır! Yaraysa yara!
Acıysa acı! Ama artık senin sahtekarlığın korumaz canımı... Bil ve uyan! Ya
yanyana duracağız ya da hiç! Beni ayıplama, zira ben o yalanı aşalı yüzyıl
oldu!
Unutma! Benim yalnızlığım seni kalabalık etmez, etmeyecek...