12 Haziran 2012 Salı

Kendi Edebini Başkasının Edepyerinde Aramak!



Bir düş'ün içindeyim. İçindeyim kimden gelmişse bilmediğim bu zulmün. Hangi rica ile inşaa olunmuşsa bu zalim düzlüğe oyulmuş bu karadümen, durup dinlenmeden kedere götürüyor hepimizi. İnsan nasıl bu kadar gönül verebilir ki kendi ölümüne? İnsan nasıl insan olabilir ki, başkasının nefesine bile hürmet edemezken..! Ne yaz dinliyor mevsimlerin ihaneti ne bahar... Garip bir tezahürü var ömrün, neresinden tutsan orası ahü zar...


İçindeyim bir düş'ün! Etrafımda kendi canıyla, kendi nefesiyle hapis yaşayanlar... Çırılçıplak kuşatmışlar kendilerini, durmadan bir zulmü örüyorlar göğe doğru. Bir düşün ve bana da iki çift laf et ki, sefam olsun, öpeyim; öpeyim ben de bir kıymık huzurun eteğinden, bir dilin alfabesinden... 

Bir tarihin saklı kalmasından daha büyük ihanet olabilir mi? Bir kalbin en sevdiği cana hürmetinden... Durmadan bir halkın kadimlerine kastediyorsak, durmadan bir vatanın bir yüzüne dolu olup yağıyorsak, durmadan "bir dağın kalbini oyuyorsak" huzur derin bir saçmalıktan başka ne olabilir ki..!

Evet, durmadan bir dağın kalbini oyuyoruz ve huzur derin bir saçmalıktan başka hiçbir şey anlatmıyor... Huzur, kimin için, hangi yakasında bir gül var ki bu toprağın kaderini yazanların..! Büyük bir mecazdır etrafımızdaki her şey. Herkes bir yalan... Her kul kimliğinden kopmuş bir meczuptur bu coğrafyada. Hiç bir bilge itiraf edemez bu gerçeği..! Hoş bu toprağın bilgesi de bulunmaz ya, neyse.!

İki yakası bir araya gelmiyorsa canından başka sermayesi olmayanın, her şeyi parayla ölçenlerin vicdanında kara bir ur gibi dolaşmaktadır sözcükler. Namusu bacaklarının arasındaki et sananların, mahremiyattan anladıkları kadınların kalçasıyla tanımlanmışsa, anlatamazsınız..! Hiçbir şeyi, hiçbir dille anlatamazsınız..! Kendi hürmetini, kendi iffetini, kendi kelamını başkasının etiyle anlatanların, nefsiyle ve nefesiyle barışması imkansızdır..! İzan, hakkı iffetin terazisiyle tartmaya başlamışsa, her kul bir yamadır dar'ül dünyaya. Zira hayatımızdaki en edepsiz yer evlerdir. O evler ki en rüsva şehadetiyle sınanır kulların. O evler ki en edepsiz yeridir baskılanmış arzuların. O evler ki en tekinsiz ovasıdır namusun/namussuzların! Sokaktan elini çekemeyen bir illetse eğer tarz'ı nazarı bir milletin, hiç durmadan ve hiç bir zaman temizlenmeyecek kadar kirlenir arkası duvarların... Asla bilemezsiniz hangi kirin içinde yürüdüğünüzü, asla öpemezsiniz sevdiklerinizi, mahremsiz, içten ve tahrikten azade, sırf içine sevginizi bıraktığınız can olduğu üzre... Eğer aklınızdan çekmezseniz şehvetinizi, eliniz hep cünup dolaşacaksınız, üstelik kendi edepsizliğinizin ebcetini başkasının edep yerlerine bakarak anlatmaktan... Kendinizle ve hiç durmadan kirleneceksiniz..!