YUKARI DENİZ'İN ASİ KRALLIĞI: URARTULAR



Marmara Üniversitesi Eski Çağ Tarihi Bölümü'nden Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu ile İstanbul Üniversitesi Eski Çağ Tarihi Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Erkan Konyar’ın ortak editörlüğünde gerçekleştirilmiş olan "Urartu: Doğu’da Değişim" adlı kitap, içte ve dışta çeşitli üniversite ve merkezlerde özellikle, "Urartu Krallığı üzerine çalışan, alanlarında uzman bilim insanlarının hali hazırda yürümekte olan veya zaten bitmiş olan kazı, araştırma ve incelemeleri hakkındaki değerlendirmelerini bir araya getirmekte, Urartu araştırmaları konusunda ulaşılan aşamayı çeşitli yönleriyle okuyucuya sunmaktadır."

Urartu'ya ilişkin araştırmalar, F. E. Schulz’un 1828 yılında Avrupa’ya gönderdiği yazıtların çözümlenmesiyle başlamış olup, bugün itibariyle üçbinin üzerinde bir yayına ulaşmıştır. Bu geniş arşivin oluşmasına katkısı bulunan disiplinler ve uluslararası çalışmalar nedeniyle ziyadesiyle dikkat çeken Urartu araştırmalarının derli toplu bir çok yayının bulunması da gayet doğaldır. Bununla birlikte arkeoloji daima yenilenen bir bilim olduğu için en son çalışmaların her alanda güncellenmiş bilgilerinin önemi daima en temel ihtiyaç olarak dikkat çeker. İşte YKY bu ihtiyaca cevap olmayı hedefleyen yukarıda da adı geçen "Urartu: Doğu’da Değişim" adlı bir kitap sunuyor okurlarına.

Kitapta Kemalettin Köroğlu tarafından kaleme alınan “Urartu: Krallık ve Aşiretler” (s. 12-51) başlıklı makalede krallığın sınırları ve yayıldığı coğrafya çiziliyor. "Köroğlu, Urartu'nun sınırlarını tartışırken, Yukarı Dicle bölgesinde Asur’un varlığının Urartuların bu alana girişini engellediğini ancak batıda Fırat Nehri aşılarak çeşitli dönemlerde yağma seferleri düzenlendiğini belirtiyor.  Kuzeyde ise Kars ve Ardahan yaylalarında Urartu Devleti'nin inşa ettiği yerel yönetim merkezlerinin saptanamadığını vurguluyor. Köroğlu, Urartu Devleti'nin kuruluş aşamasında yazı, devlet organizasyonu, sitadel ve kent inşası başta olmak üzere birçok geleneği Asur’dan aldığını ve bu kültürün Yukarı Dicle bölgesindeki Nairi toplumları tarafından Urartu’ya taşınmış olabileceğini vurguluyor."

Paul Zimansky tarafından yazılan iki makaleden biri olan, “Unutulan ve Tekrar Hayata Dönen Bir Krallık: Urartu Çalışmaları ve Literatürü” (s. 56-71) başlıklı makalede yazar 19. yüzyıldan itibaren başlayan Urartu filolojisinin temellerini atan çalışmalardan bahsederek çivi yazısının okunmasındaki aşamaları nakletmektedir." Zimansky, Urartuca'nın kökeni ile ilgili görüşlerinin yanı sıra, Hurri ve Urartu dillerinin kardeş olduğunu ve üçüncü binin sonunda konuşulan ortak bir atadan geldiğini vurguluyor. Zimansky, “Urartu ve ‘çağdaşları” (s. 106-121) başlıklı diğer makalede ise yazar, krallığın çağdaşı Asur'un çeşitli bakımlardan gayet iyi bilindiğini, ancak Diauehi, Etiuni ve Uiteruhi gibi yazıtlarda geçen yerler hakkında henüz net bir bilgiye sahip olunamadığını belirtiyor.

“Urartu Tarihine Genel Bir Bakış” (s. 74-101) başlıklı Mirjo Salvini’ye ait makale de Orta Asur döneminde İ.Ö. 13. yüzyıldan başlayarak kuzeye yapılan Asur seferlerinde Urartu ismine rastlanmasından başlayıp Nairi ve Uruatri denen kabilelerin Asur’a karşı koyuşundan söz etmektedir. Bunun yanında Salvini, "II. Sarduri’nin seferlerinin ulaştığı bölgeleri anlatarak Asur Kralı III. Tiglat-pileser’le Kommagene bölgesinde yaptığı ve yenilgiye uğradığı savaştan söz ederek Sarduri'nin oğlu ve halefi olan I. Rusa’nın II. Sargon'la savaşını, Urartuların yenilgisini ve Musaşir yağmasını anlatmaktadır."

“Etnoarkeolojik Veriler Işığında Doğu Anadolu’nun Urartu Döneminde Sosyo-Ekonomik Yapısı” (s. 126-145) başlıklı makalenin yazarı Jak Yakar, Urartu Krallığı'nın oluşumu süresince göçebe ya da yarı-göçebe kırsal yaşamın Anadolu’nun yüksek yaylalarında ve Transkafkasya’da büyük ihtimalle hâkim olan geçim şekli olduğunu vurguluyor. Makalenin bir yerinde "Van havzasında daha önce kullanılmamış toprak parçalarının işletilmesiyle devlet otoritesinin sağlamlaştığından bahseden Yakar,  barajların, su depolarının, sulama kanallarının yapılması ve tehcir edilen halkların zorunlu iskânının Urartu ekonomisindeki tarım sahasını genişlettiğini belirtiyor."

Ali M. Dinçol ve Belkıs Dinçol’un kaleme aldığı “Urartu yazısı ve Dili” (s. 172-185) başlıklı makalede, Asurlu tüccarların İ.Ö. 19. ve 18 yüzyıllarda Anadolu’daki küçük beylerle yaptığı ticari ilişkiler sonucunda ticaretin örgütlü hale geldiği ileri sürülüyor. Bunun sonucunda ise "Anadolu’nun yazı ile tanışması işlenerek, Anadolu’da ilk yazı sisteminin kullanılmasından başlanarak, günümüzde kullandığımız alfabe sisteminin temellerinin oluşumuna kadar yazı sisteminin gelişimi anlatılıyor." Dinçollar, Asur baskısına karşı aynı etnik soydan gelen Uruatri-Nairi konfederasyonlarının Urartu devletini oluşturduğunu ve Yeni Asur yazı sistemini alarak uyguladıklarını ileri sürmektedirler.

Kitapta iki makaleyle yer alan Altan Çilingiroğlu, “Urartu Dini”ni (s. 188-201) anlatırken, 338 ve 361'inci sayfaları arasındaki makalede ise “Ayanis Kalesi”ni anlatıyor. "Erkan Konyar ise “Urartu’da Mezar Tipleri ve Gömü Gelenekleri” (s. 206-231) başlıklı makalesiyle çalışmadaki yerini alıyor. Kitapta bunlardan başka “Urartu Silahları” (s. 234-247) başlıklı makalesiyle Hanifi Biber, Urartuların tunç ve demiri ne kadar yoğun kullandıklarını vurgulamaktadır. “Urartu Takıları”nı (s. 250-265) anlatan Rafet Çavuşoğlu'nun yanında, “Urartu Çanak Çömleği”ni (s. 268-285) Aylin Ü. Erdem ve Erkan Konyar'ın ortak kaleminden öğreniyoruz. M. Taner Tarhan’ın kaleme aldığı “Başkent Tuşpa” (s. 288-335) başlıklı makalesinde "başkentin konumuna ve krallığın gelişim çizgisine değiniliyor. Urartular'a ilişkin son derli toplu bilgilerin ve değerlendirmelerin yer aldığı Urartular adlı bu kitap, Mehmet Karaosmanoğlu “Erzincan Altıntepe Kalesi” (s. 366-373) başlıklı makalesiyle sonlanıyor

"Urartu: Doğu’da Değişim"

Kemalettin Köroğlu - Erkan Konyar (Edit.)

YKY - 2011s.